“İlerleme fikrinin ardından sürüklenip giden insanlık, giderek kendi kendine, ruhunu yitirip yitirmediğini; doğanın egemenliğini ele geçirdikçe de o ruhu şeytana satıp satmadığını sormaya başlayacaktır.” (Alain Touraine)

Fransız sosyolog Touraine’nin bu cümlesinden yola çıkarak yazıyorum. Touraine, ilerlemenin bedelinin ruhunu şeytana satmak ve ruhsuzlaşmak olduğunu ileri sürüyor. Onun ruhla kastettiği şey aslında insanın vicdanından ve adalet duygusundan doğan ahlaki değerlerdir. Touraine, insanı biyolojik bir varlık olmaktan ahlaki bir varlık olmaya yükselten
değerlerden bahsediyor aslında. Bu değerler gerçekten de ilerleme karşılığında şeytana satıldı mı? Yoksa Touraine abartıyor mu? Dünyada dolar milyarderi olan yaklaşık 56 milyon kişinin varlığından söz edilmekte. Bu ultra zengin kitle, dünya gelirinin %45’ini elinde bulundurmakta. Yani toplam dünya nüfusunun %1’inden az bir kesim, tüm kazancın neredeyse yarısını cebe indirmiş durumda.

2022 yılında 100 trilyon doları aşacak bir gayri safi hasıladan bahsediyoruz. 56 milyon düşünüldüğünde 45 trilyon dolarlık bir hasıla korkunç bir para. Burada vurgulamak istediğim servet düşmanlığı eski tarz sosyal demokratlık değil elbette. Kendisi yükselemeyince yukardakinin paçasından tutup onu aşağı çekmek istemek de değil. Benim kafam, en baştaki
cümlenin en vurucu ifadesiyle meşgul hala. İnsanlık, tüm bu manzaranın bedelini, ruhunu şeytana satarak mı ödedi?
Mesela Burundi diye pek adı sanı duyulmayan bir ülkeden örnekle devam edelim. Bu ülkede insanlar ayda 15 dolara günde kilometrelerce sırtlarında eşya taşıyarak yaşamaya çalışıyor. Burundi dünyanın en fakir ülkelerinin başında yer alıyor. Kongo’da, sözde gelişmiş dünyanın büyük maden şirketlerine bağlı maden ocaklarında çocuklar işçi olarak çalıştırılmaktalar. Yine Etiyopya’da kahve tarlalarında günde bir dolara çalışan işçiler mevcut. Avrupalı’nın markalı lüks kafelerinde içtikleri ve keyfini sürdükleri o kahvelerde günlük 1 dolara çalışan Etyopyalı’nın ahı var. Yine Çin’de düşük ücretle gece gündüz vardiya vardiya çalıştırılan işçilerin ahı, 20 bin TL ye satılan pahalı telefonlara sinmiş durumda.

Birilerinin sürdüğü sefada çoğunluğun cefası olduğu çok açık. Çünkü eşitsizlik, adaletsizlik ve yoksulluk daima beraberdir. Emeğe verilen değer bereketle yan yana yürür. Adalet; denge, düzen ve uyumun ifadesi olup sadece bir hukuk kavramı değildir. Adalet, rahmetin mıknatısıdır çünkü onun zıttı zulümdür. Zulüm ise ruhun şeytana satılmasıdır. Zalimlerin kulaklarına haz perdesi çekilmiştir bu nedenle mazlumların ahını duymazlar. Gelişmişlik dedikleri şey aslında kürek mahkumlarının emeği ile giden geminin güvertesinde kurulmuş masada ziyafet çeken birkaç yolcunun durumundan farksızdır.Yazı için resim